Onlar artık benim kardeşim değil

AMR Şalakani’yi hatırladınız mı?

Hani Tahrir Meydanı’ndaki o heyecanlı devrimciyi.
Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeliği yaparken Kahire’ye dönüp orada Tahrir Meydanı’ndaki “demokrasi” direnişine katılan öğretim üyesi.
Mübarek’i iktidardan götüren gösteriler sırasında onunla çok güzel bir tartışmamız olmuştu.
O Radikal Gazetesi’nden Tahrir devrimini bütün heyecanı ile yazmış. Ben de ona bazı sorular sormuştum.
Özellikle şu cümlesi çok dikkatimi çekmişti:
“Ben çok dindar biri değilim. Cumaya bile gitmem. Ama geçen cuma farklıydı. Eylem camiden başlayacaktı. Bir güzel abdest aldık. Namaza durduk. Kahire’nin kıldığı en hızlı cumaydı. Daha esselamün aleyküm demeden bazıları sloganlarla kendini dışarı zor attı. Tahrir Meydanı’na doğru kitleler aktı.”

Doğrusu bu ifadeler bana tuhaf gelmişti.
Hareket camiden başlıyor.
Cuma namazını bile kılmayan insanlar, apar topar abdest alıp namaza duruyor.
Sonra daha “Esselamün aleyküm” demeden koşmaya başlıyorlar.
(“Esselamün aleyküm” lafı benim değil, Amr’ındı.)
Şu soruyu sormuştum: “Şimdi bu davranışı nasıl yorumlayacağız?”
Mübarek’e karşı, “demokratik bir koalisyon” mu?
Böyle bir koalisyonsa hareket noktası olarak neden cami seçiliyor?
Üstelik de namaza saygısızlık yaparak.
Belli ki birileri “takiye” yapıyor.
Ya dindar olmayıp, cuma namazına bile gitmediği halde o gün camiye gidenler?
Ya da cuma namazına yapılan saygısızlığı görmezden gelen gerçek dindarlar?
Belli ki, ya birinden biri “İleride nasılsa ötekini hallederim” umudunu taşıyor.
Ya da iki taraf da samimi ve bu ittifakın ülkeyi demokrasiye götüreceğine inandığı için, namaza saygısızlığı kimse takmıyor.
O da bana, Arap âleminde caminin, Türkiye’deki gibi fazla siyasallaşmadığını, insanların vakit geçirmek için de camiye gittiğini söylemiş. “Müslüman Kardeşler’le ittifakı” savunmuştu.

Dün sabah yüzerken birden aklıma o geldi. Kendi kendime, “Acaba, Mısır’daki anayasa referandumunda Amr ne oy kullanmıştır” dedim.
Doğrusu içimden de şöyle demiştim: Herhalde Mübarek yanlılarına karşı oy kullanmıştır.
Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Mısır’da geçiş süreci anayasası için referandum yapıldı. Yani onlar da bir anayasaya Evet-Hayır sürecinden geçtiler.
Sonuç şu oldu:
Yüzde 77.2 gibi ezici bir çoğunluk “Evet” dedi. (Buna bakınca, bizde milli iradenin mutlak tecellisi olarak görülen yüzde 58’in aslında ne kadar cılız bir anayasal çoğunluk olduğu anlaşılıyor. Hele hele askerlerin yaptığı anayasanın yüzde 92 aldığı düşünülürse.)
“Hayır” oyları ise yüzde 22.8’de kaldı. (Bu da bizdeki yüzde 42’nin ne kadar güçlü bir karşı irade anlamına geldiğini gösteriyor.)
Peki Mısır’da o Türkiye’deki bütün liberal arkadaşların “Türk modeli” diye öve öve bitiremedikleri Tahrir ihtilalini yapanlar ne oy kullandı?
Mesela Harvard’lı dostum Amr Şalakani?

Dün kendisine referandumdaki oyunu ve görüşlerini sordum.
İşte sorular ve ve çok ilginç cevaplar:
Soru: Referandumda oy kullandın mı?
Cevap: Evet kullandım.
- Oyun neydi?
- Elbette, ‘Hayır’ dedim.
- Neden hayır dedin?
- Çünkü tamamen bir oyun bu. Devrimle birlikte eski rejimin bütün kurumları ve elbette yarım yamalak anayasaları geçersiz kılınmış oldu. Rejim gitti ama anayasası kaldı. Yani eski rejimin meşruiyeti çöktü. Böyle olunca anayasa da hükümsüz kaldı. Yani meşru değil. Bu nedenle anayasanın yeniden yazılması gerekir. Oysa şimdi bize ne öneriliyor? Eskiyi toparlayalım, yola devam edelim. Hemen normalleşelim. Devrim de bitsin. Böyle şey olmaz.
- Ama İhvan yani Müslüman Kardeşler evet oyu verdi.
- Doğru. Hemen bir an önce normalleşelim diyorlar. İşin ilginci ne biliyor musun? NDP yani Mübarek’in partisi de, halkın yıktığı parti de evet dedi. Vasat yani Merkez Partisi de evet dedi. Müslüman Kardeşler de evet dedi. Onlar artık benim kardeşim değil. Geri kalan muhalif hareketler hayır dedi. Düşünebiliyor musun, onlar artık ‘Hüsnü’nün kardeşleri’. Eski rejimin kardeşleri. Yeni bir siyasi sistem, eski anayasayı yamayarak kurulmaz. Ondan hayır dedik.

Anayasa referandumunda çok ilginç bir ittifak oluştu.
“Müslüman Kardeşler” ve eski Mübarek rejiminin yandaşları “Evet” oyu kullandı.
Buna karşılık gençler ve aralarında Amr’ın da bulunduğu liberal aydınlar “Hayır” dedi.
Anlayacağınız, cuma namazında “Esselamün aleyküm” demeden başlayan Tahrir koalisyonu daha şimdiden bölündü.
Bundan çıkaracağımız kıssadan hisse nedir?
Anayasa referandumlarında “Evet” oyu da “Hayır” oyu da aynı ölçüde demokratik bir tavırdır.
Ne “Evet” oyu, sahiplerini ille de “demokratik” yapar, ne de “Hayır” oyları, insanı “Ergenekoncu” yapar.
Tahrir devriminde “Yetmez ama evet” diye bir oy yoktu.
Mısır’daki “Evet” koalisyonuna bakınca, Türkiye’de “Devlet için kurşun atan da şereflidir” ideologlarının, AK Parti’den milletvekili adayı olmaları, başarılı bir “Türk modeli” olarak Mısır tarafından da benimsenmiş demektir.
Yazarın Tüm Yazıları